Kitabın ismi neden Kuşlar Ağacı da kapağında kocaman bir fil var? Cevabı çok basit, kahramanımız Aymaz yüzünden, fil gibi kocaman vücudu ve kuş gibi minik yüreğiyle sanki bu dünya için fazla tuhaf gibi görünüyor. Gel gelelim bu kitabın neyi anlattığına... Kitabın arka kapağında şunlar yazıyor:
On yıl önce Kuşlar Ağacı’nın altında gerçekleşen olay herkesin
yüreğinde derin izler bırakmıştı. Gözleri görmeyen anne, çocuklarıyla birlikte
canice öldürülmüştü. O sıralar en çok okunan yerel gazetelerden biri büyük
puntoyla şu manşeti atmıştı, “KUŞLAR AĞACI KATİLİ YAKALANDI! CESUR KASABALI
CANAVARI JANDARMAYA TESLİM ETTİ.”
Ve aynı gazetenin manşeti beş ay sonra “ADALET YERİNİ
BULDU! EŞİNİ VE ÇOCUKLARINI ÖLDÜREN CANİYE MÜEBBET,” diye atılmıştı.
Kuşlar Ağacı, Aymaz’ın başından geçen dramatik olayları konu edinir. Aymaz,
iki metrelik devasa vücudu, yarım aklı ve çocuksu yüreğiyle geçmişe dair
kırıntıların izini sürmeye çalışırken, “Ben kimim?” sorusuna da cevap bulmak
istemektedir. Önyargılarla ve kulaktan dolma bilgilerle hareket eden bir
toplumda Aymaz’a yol gösteren tek şey ise kendi içsesidir.
Aymaz kim? Katil mi ya da masum mu? Yoksa deli rolüne
bürünmüş bir canavar mı?
Doğa, yaşam, saflık ve kötülük ekseninde ilerleyen romanda Aymaz'ın tuhaf bakış açısına ve karşılaştığı olaylara tanıklık edeceksin.
İçeriği hakkında daha fazla bilgi edinebilmen için bir kaç alıntı paylaşmak istiyorum:
“Keşke
kolay bir yolu olsaydı,” diye fısıldadı gelinciğin kulağına doğru. “Seni
yiyeceğim için ebediyen ıstırap çekeceğim ancak doymak zorundayım. Bana
bahşettiğin her et parçası için ardından dua edeceğime söz veriyorum. Sakın ola
benim kötü biri olduğumu düşünme, tabiatın dengesi böyle. Bedenini, hayatımın
devam etmesi uğruna feda ettiğin için teşekkür ederim. Seni yaratan varlığa
teşekkür ederim. Şimdi kapa gözlerini…”
Hastaneden çıktığından beri arkadaş edinme çabalarının
neredeyse tamamı fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Hep bir insan arkadaşı olsun
istemişti ama insanların ondan neden kaçıp durduğunu tam anlamıyla
kavrayamamıştı. Belki onlardan biraz daha farklı görünüyor ve aklı da biraz
farklı çalışıyor olabilirdi ama neticede aynı dünyanın canlılarıydı. Gezip
gördüğü zaman boyunca insanlar arasındaki sınıflandırmanın hayvanlar arasındaki
sınıflandırmadan daha fazla olduğunu keşfetti. Görüntü ve düşünce üzerine
birbirini sınıflandıran insanların sevmek için neden yüreğine başvurmamalarını
bir türlü kavrayamamıştı. Bibi’nin verdiği şefkati çoğu insanda bulamamıştı
Aymaz.
Yavru tavşana bakma konusunda kararsız kalan Küçük İnsan'a Aymaz şöyle cevap vermiştir:
“Bir şeyi öldürmek sadece istemekle
alakalıdır. Ona yemek verirsen karnını doyurursun, büyütürsün. Ona sevgi
verirsen yüreğini doyurursun, mutlu edersin. Yaşamak bu ikisiyle bağlantılı
bence. Yemek dediğin toprakta büyür, sevgi dediğin yürekte. Toprağın var,
yüreğin de. Ona bakmak için her şeye sahipsin.”
Kuşlar Ağacı kitabımı tüm internet kitapçılarından bulabilirsin. Reklam yapmayı sevmiyorum, yazdığım şeylerin muazzam olduğunu da iddia etmiyorum ancak okunması gereken bir kitabı yazdığımı düşünüyorum. Şimdiden keyifli okumalar.